Yazar İsmail Şimşek Yazdı...

"ÇAKAL’IN, SIRTLAN TEDİRGİNLİĞİ…

Ortadoğu, Sırtlan ve Çakalı ile meşhur bir coğrafyadır.

Dolayısıyla bu coğrafyada tek başına ava çıkmak ava giderken av olma ihtimalini ihtimal olmaktan çıkartırken her an karşınıza çıkabilecek bir sarı benekli Sırtlan’a sizi günün menüsü yapabilir.

Timsahlardan sonra en güçlü çene kasına ve iri keskin dişlere sahip Sırtlanlar, küçük cüsseleriyle baş edemeyeceklerini düşündükleri avına önce ayaklarından saldırırlar avını önce ayaklardan parçalamaya başlarlar.

Avını yere çökerttiklerinde ise artık her şey bitmiş geriye hep birlikte üzerine çullandıkları avını mideye indirmek kalmıştır.

Ayaklardan başlayıp sonrasında vücudun parçalanmasıyla vücut bütünlüğü bozulan av, ölümü saniye saniye iliklerine kadar hissederek son nefesini verir.

Bugünlerde yine Ortadoğu’da hep mutad hale olagelmiş kara sırtlı Çakal (Hamaney-İran) ile onu yere indirerek üzerine çullanmaya çalışan sarı benekli iri Sırtlan( Trump-ABD) ile onun adına parçalama görevini üstlenen siyah çizgili küçük Sırtlan’ın (Netanyahu-İsrail) mücadelesini izliyoruz.

Ortadoğu coğrafyasında bilindik bir kural vardır. Eğer bu coğrafyada önemli bir yemeğin davetli listesinde değilseniz büyük ihtimal bu yemeğin menüsündesinizdir.

Bunun içindir ki bu coğrafyada her türlü suni ve doğal sarsıntılara karşı bir yerlerden tutunabilmeniz ayakta kalabilmeniz için güçlü olmanız gücünüzü her daim tahkim etmeniz gerekir. Yoksa günün birinde yüksek ihtimal bir Sırtlan veya Çakalın menüsü olmaktan kaçamazsınız.

Son zamanlarda Ortadoğu’nun bu iki Çakal ve Sırtlan’ının birbirlerini zayıflatıp takatsiz bırakarak bölgede güç sahibi olma, bölgeyi istikrarsızlaştırma pahasına güç mücadelesine ve coğrafyanın küçük ancak etkili Sırtlan’ı İsrail’in, Gazze ile başlayan Lübnan ve en son İran ile devam eden yayılma iştahına tanıklık ediyoruz.

Kadızade Limonata’nın Lansmanı Yapıldı
Kadızade Limonata’nın Lansmanı Yapıldı
İçeriği Görüntüle

Küçük Sırtlan tarafından hırpalanıp takatsiz bırakılarak büyük Sırtlan’ın önüne atılmaya çalışılan bölgenin Çakal’ı İran’ın, ayaklardan başlayıp gövdeye doğru ilerleyen parçalanma akıbetine, müzakere olursa belki bir nebze ayakta kalabilme mücadelesine şahitlik ediyoruz.

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, ABD ve İsrail yayılmacılığına karşı ‘’Müslüman ülkelerinin bir araya gelmesi’’ gerektiğini vurguladı. Ancak geçmişten bugüne buna en büyük engel yine İran’ın kendisi oldu.

Zira ‘’ Şii hilali veya Şii yayılmacılığı’’ ajandası ile adına her ne derseniz bölgeyi kan gölüne çeviren ve Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan’da yüzbinlerce Müslümanı özellikle Suriye’de rejimle iş birliği yaparak katleden buna rağmen bugün ‘’ Müslüman birlikteliğinden’’ bahseden İran’ın ta kendisidir.

Kendi ülke sınırları içerisinde kırk küsür yıl Türkiye’ye karşı PKK’nın İran kolu PJAK’ı silah ve lojistik olarak destekleyen Türkiye’yi terörle istikrarsızlaştırmak adına bu terör örgütünü kullanan yine bu İran değil miydi?

Kendi içerisinde 35-40 milyon aralığında Azerbaycan Türk’ü olmasına rağmen 2.Karabağ savaşında Ermenistan’ı mühimmat ve lojistik destek verenin yine İran olduğunu görmedik mi?

Geçmiş günahların gölgesi uzun olur derler. İran’ın günahları o kadar uzun ki saymakla bitmez. İşte bunun içindir ki İran önce kendisinin bu coğrafyadaki mezhep ajandasını gözden geçirmelidir.

Demem o ki İran’ın, İslam ülkelerinden ‘’Coğrafi veya İslami entegrasyon’’ talep edebilmesi için başta ’mezhep milliyetçiliği’’ ajandasını devlet politikası olmaktan çıkartmalı, kendi içine dönmeli ülke zenginliğini kendi halkının refahı için kullanmalıdır.

Mesela ABD ve İngiltere destekli İsrail saldırısı karşısında 14 üst düzey bilim insanını üst düzey komutanlarını kaybeden İran’ın, ülke dışında mezhep milliyetçiliği üzerinden bölgeyi kan gölüne çevirerek bu kadim coğrafyayı tamda emperyalistlerin istediği kıvama getirecek istikrarsızlaştırma basiretsizliği yerine içten parçalanma tehlikesine karşı halkının refahını, düşmana karşı hava, kara, deniz gibi askeri gücünü kısaca her alanda kendi iç dinamiklerini tahkim etmesi gerekmez miydi?

Hem 90 milyonluk nüfusu ve 1 milyon 600 bin km2.lik coğrafi büyüklüğü ile hem de petrol ve doğalgaz rezervi yönü ile dünyada petrolde 2. doğalgazda 3. sıra olan enerji zengini İran’ın, Türkiye’nin ancak 1/3’ü oranında milli gelir ve kişi başı milli gelire sahip olması bu ekonomik potansiyel nereye harcanıyor, halkın yoksulluğu karşısında bu paralar nereye akıtılıyor sorusunu da beraberinde getiriyor.

Sorunun cevabı iki şekilde karşımıza çıkıyor.

Birincisi ülke yönetimi ve çevresindeki belirli bir zümre tekelinin kontrolünde belli elit çevrelere dağıtıldığı...

İkincisi ise bu paralarla Irak, Suriye ve Lübnan’daki Hizbullah, Yemen’deki Husiler başta Şii yayılmacılığına aracılık eden vekil güçlerin tahkimi için kullanıldığı ortaya çıkıyor.

Ancak her şeye rağmen Türkiye’nin öncülüğünde ‘’ İran, Irak, Suriye hatta Lübnan, Suudi Arabistan, Katar, BAE’’ gibi gerek bölgesel düzeyde gerekse bölge dışı Pakistan, Azerbaycan başta Türki Cumhuriyetleri gibi tüm İslam ülkelerini de kapsayacak şekilde Ortadoğu coğrafyasının emperyalistlerin kirli düzenine karşı koruyacak ve onları bölgeden kovacak bir savunma stratejisi geliştirmeli bölgesel bir savunma paktı kurulmalıdır.

Artık ‘’ coğrafi bilinç’’ öne çıkmalı bölge ülkeleri geliştirecekleri bir savunma strateji ve savunma paktı ile ABD başta İsrail gibi emperyalist sırtlanları bölgeden kovma stratejisini geliştirmelidir. Peki bu strateji ABD başta Batı ile halvete giren ve Gazze dümdüz edilirken 55 bin insan çoluk çocuk katledilirken İslami şuurundan yoksun Arap ülke liderleri ile kolay mıdır? Elbette değildir. Ancak İsrail ve emperyalist yayılmacılığa karşı ütopyada olsa gerek İslam’i gerekse coğrafi ancak mutlak bölgesel entegrasyona kapı aralanmalıdır.

Bu önümüzdeki on yıllar boyunca yaşanması muhtemel ABD’nin yayılmacı ve Siyonist İsrail’in ‘’ vaat edilmiş topraklar paranoyası’’ için zorunluluktur.

Bu bölgesindeki en gelişmiş demokrasisi, coğrafyasını aşan güven endeksi ve savunma sanayindeki gücü ile ABD ve Avrupa destekli Siyonist İsrail karşısında olmak bölgesel güçten küresel güç iddiamız için bir mecburiyettir.

Bu coğrafya ABD ve Avrupa gibi varoluşlarını sömürge iştahlarıyla elde etmiş Sırtlanlar güruhunun küçük ancak saldırgan kara sırtlı Sırtlan’ı İsrail’e karşı, her ne kadar kendi coğrafyasına ihanet etmiş olsa da Çakal yine bizim Çakal’ımız diyecek eli kolu budanmış uzun yıllar bölgeye zarar veremeyecek hale getirilmiş artık aklını başına alması gerektiğini düşündüğümüz her ne olursa olsun komşumuz İran’ın safında yer almalıyız."