MONDROS’TAN CUMHURİYET’E “30 Ekim de yenilmiştik, 29 Ekim de dirildik.”

MONDROS’TAN CUMHURİYET’E “30 Ekim de yenilmiştik, 29 Ekim de dirildik.”

MONDROS’TAN CUMHURİYET’E

“30 Ekim de yenilmiştik, 29 Ekim de dirildik.”

30 Ekim 1918…

Mondros Mütarekesi imzalanmış ve Anadolu’nun üzerine simsiyah bir gece çökmüştü.

İngiliz Amiral Calthorpe, bu anlaşmayı imzalayan Osmanlı heyetine ateşkes belgesi değil, aslında bir teslimiyet belgesi imzalatmıştı.

25 maddeden oluşan bu Antlaşma’nın 7. ve 24. maddeleri Osmanlı’yı fiilen yok edecek, topraklarını parçalayıp işgale açık hale getirecek nitelikteydi.

Bir zamanların cihana hükmeden imparatorluğu, artık kâğıt üzerinde bile varlığını sürdüremez hale gelmişti. Ancak Türk milleti hiçbir zaman bitemezdi.

Korkusuz, fedakâr Türk kadını; Asker Saime’den Nene Hatun’a, Halide Edip’ten Onbaşı Nezahet’e Afet İnan’dan Sabiha Gökçen’e kadar, yurdu düşman işgalinden kurtarmak için canla başla mücadele etti.

O bir imza umudun bitişini haber veriyordu. Ta ki beş yıl sonra, aynı takvim bir gün öncesini gösterene kadar.

29 Ekim 1923…

Mecliste yükselen “Yaşasın Cumhuriyet” sesleri, sadece yönetim şeklinin değişmesi değil, bir halkın yeniden doğuşunun ilanıydı.

Atatürk, o yenilginin tarihi olan 30 Ekim unutulsun diye, milletin dirilişini belki de bilinçli olarak bir gün öncesine kaydırdı. Bu Mondros’a verilen en büyük cevaptı.

Kadınlarımızın o dönemde duyulmayan sesleri, Cumhuriyet ile birlikte söze dönüştü. Mondros’un o karanlık günlerinde, cephane taşıyan, tarlada saban süren, çocuklarını gözeten kollayan kadınlarımız görünmez kahramanlarken, Cumhuriyet ile birlikte artık cephe gerisinde değil, hayatın tam ortasında yer almaya başladılar.

Eğitimli, meslek sahibi, seçme ve seçilme hakkı olan güçlü kadınlar oldular.

Dünya’nın daha birçok ülkesinde bu haklar yok iken, Türk Kadını özgürlüğünü çoktan kazanmıştı.

Halide Edip Adıvar kürsülerde sesini yükseltirken, Sabiha Gökçen gökyüzüne kanat açtı, Afife Jale ilk kadın oyuncuyken, Remziye Hisar kimya eğitimini Madam Curie’den aldı. Müzeyyen Senar sanat müziğinin kraliçesiyken, Süreyya Ağaoğlu ilk kadın hakları savunucusu avukatımız oldu.

İngiltere de kadın hakları savunucusu Emmeline Pankhurst, Avrupa sosyalizmin en etkili düşünürü Rosa Luxemburg, Almanya da Clara Zetkin, eşitlik mücadelesi için uğraşırken, Türk kadını kendi özgürlük belgesini Cumhuriyetle almıştı.

29 Ekim Mondros’un karanlığından çıkıp, kadınlarımızın başarı hikayeleriyle aydınlanan bir devrin adıdır.

Tarihin bize gösterdiği ise çok nettir:

Sadece bir günle değişmeyecek hiçbir şey yoktur.

Yeter ki o günü inançla, umutla ve vatan sevgisiyle atan yüreklerimizle karşılayalım.