İlişkilerde ‘dadı’ rolü kadınları yalnızlığa sürüklüyor!
İlişkilerde ‘dadı’ rolü kadınları yalnızlığa sürüklüyor!
İçeriği Görüntüle

Zafer Ayının Düşündürdükleri

Ağustos ayı Türkler için zaferler ayı olarak anılır. Öyledir de… Selçuklu İmparatorluğunun var oluşunu sağlayan Malazgirt zaferi 1071 yılında oldu. 1473'de Otlukbeli zaferi, ve Osmanlı devletinin yükseliş dönemi olan 1500'lüyıllarda Çaldıran, Mercidabık, Mohaç, Kıbrıs, Belgrad gibi meydan savaşları zaferle sonuçlanmıştır. Yine milli mücadele döneminin önemli savaşı olan Sakarya Meydan savaşı 1921 yılının Ağustos ayında kazanıldı. Ve büyük taarruz 1922 yılı Ağustos ayında kazanılmıştır. Neticede 30 Ağustos Zafer Bayramı olarak ilan edilmiştir. Her 30 Ağustos'ta Türklerin Zafer bayramı olarak kutlanır.

Türklerin zaferi diyorum çünkü Anadolu'da Türk'ten başka bir millet hükümdar değildir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'te onun için “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!” veciz sözünü söylemiştir.

İşgal yıllarından sonra 1922 yılının 22 Ağustos'una gelene kadar gelen süre içinde Türkler Milli Birliği'ni sağlamış olarak gelmiş ve zafer kazanmıştır. Amasya tamimi, Sivas ve Erzurum kongreleri ile alınan milli birliğin sağlanması ve mücadele edilmesi kararları Anadolu'da büyük bir heyecan oluşturmuş ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün milli mücadeleye çağrısı amacına ulaşmıştır. Türk insanı elinde avucunda ne varsa gönülden Ankara'ya göndermiştir. Savaşlardan bitap veyorgun düşmüş erleri tekrar gönderdiler, ellerinde silah olabilecek ne varsa gönderdiler, yiyeceklerini-giyeceklerini gönderdiler yetmedi bizzat kadınlı erkekli çocuklu hepsi birden düşmanla savaşa katıldılar. Ne için?

Vatan için. Türk yurdu için. Bayrak için, Ezan susmasın diye katıldılar savaşa… Var mıydı bir hesapları, istekleri, şartları? Yoktu elbette onların tek amacı yeter ki düşmanı yurttan kovalım, özgürce yaşayalım, gelecek neslimiz özgür ve bağımsız hayat sürsün. Bunu istediler.

İsteyenler kimler? Anadolu'da yaşayan herkes. Doğusundan, batısından, kuzeyinden, güneyinden herkes istedi. Öyle etnik kimliklerini saymıyorum. Gerekte yok zaten! Onlar, hesapsız, kayıtsız şartsız istediler. O gün zafer böyle kazanıldı. 1923'te Cumhuriyet ilan edildi. Özgür doğan çocuklarımız doğan güneşe gülümsediler, tertemiz özgürlük havasını soludular… Cumhuriyeti ilelebet yaşatmak için sözleştiler.

Buraya kadar iyi değil mi?

Her zaman olduğu gibi başarıyı kıskananlar da olur. Ve olacaktır. Emperyalist sömürgeci ülkeler başta ABD olmak üzere Batı ülkeleri Türklerin kurduğu Cumhuriyetin gelişimin ve güçlü olmasını engellemek için her şeyi yapıyorlar. İçimizdeki gençleri ikiye böldüler, kavga ettirdiler. İçimizden terörist çıkartıp devlete karşı silah çektirdiler. Ülke siyasetçilerini; devlet, vatan, millet, bayrak birliği yerine, particilik adına birbirlerine karşı düşman ettirdiler. Dahası da çok var ya… Siz aklınıza geleni sayın işte…

Şimdi büyük bir fırsat zamanı geldi. Terörsüz Türkiye için adımlar atıldı. Başarıda gelir inşallah. İnşallah diyorum çünkü, gelmesi için milli mücadele yıllarında olduğu gibi Anadolu'da yaşayan herkes nasıl kayıtsız şartsız milli mücadele için yola çıkan devletine güvendi ise, bugünde kayıtsız şartsız devletine güvenip tüm terör grupları silahlarını bırakmalı, isterse yaksınlar önemli değil.

Gelelim “Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” çalışmalarına.

Bir kere bu komisyonun adı çok uzun. Akılda tutması ve söylemesi çok zor. Milli mücadele yıllarında Türk Milleti nasıl birlik oldu ise komisyonun adı da Milli Birlik Komisyonu olmalı. Çalışmalara gelecek olursak… Sadece dinlemedeler. Dinledikleri kişilerin Terörsüz Türkiye konusunda söyleyecekleri sözleri, düşüncelerini komisyon üyeleri ve dahi siyasetle uğraşan herkes bilir. Niye dinliyorlarsa anlam veremedim. Ama şu bir gerçek, Türk Milleti, STK'lar başta olmak üzere halkın ta kendisi artık terör bitsin istiyor. Bu gerçeği herkes haykırmalı.

Bu fırsat Terörsüz Türkiye lehine değerlendirilmeli.

Sağlıcakla Kalın!