Yazmak mı?
Yazmak mı?
Neysek oyuz
Rüzgar esiyor bir yerlerden, durunca anlarız.
Üfleyen mi var, üfüren mi?
Hiç fırıldak olmadım. Ait olduğum ve sahip olduğum her şey bana yetiyor.
Şükretmeyi bilmek ve bunu her zaman benimsemek, bizim gibilerin en tabi besin zinciridir. Çünkü inançla gelir. Sitem değil bir öngörü ve hissiyattır.
Eli kalem tutan inanmışların, düşüncelerini paylaşmaları, doğru ve güzel; iyi ve kötü olanı yazmaları da bir vazifedir.
Şartlar ve koşullar nedir ne durumdadır bilemem.
Sahte olmak bana göre değil. Neysek oyuz. Yakıp, yıkmak kolay.
Bilgelik sabır işidir. Ancak, Türk'ün sabrı bittiğinde inadı başlar.
Bunu da asla unutmamalıyız.
Ben yine en iyi bildiğim şeyi söyleyip haykıracağım.
"EGEMENLİK VERİLMEZ, ALINIR.
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!"
***
Ne tuhaf değil mi?
Türlü türlü çiçek var, çeşit çeşit renkleri var. Yapraklarını sayar avunursun, kokusunu koklar ferahlarsın.
Bakmaya, izlemeye, görmeye doyamazsın ama yine yetmez hiç acımadan dalından koparırsın. Çünkü o güzeldir. Senin olmalıdır. Sana ait olmalıdır.
Oysa o sana ait değildir.
O senin evinin bir kaç gün sonra solacak yaşam alanına ait değildir. Onun yeri topraktır. Onun yeri doğadır. Onun yeri hayattır...
Ne tuhaf değil mi insan?
Bir çiçekten medet umup hayatını renklendirmeye çalışır. Oysa bilmez ki, kopardığı çiçek değil kendi nefsidir.
Her güzel gördüğümüz benim olsun deseydik dünyada bizim olan hiçbir şey kalmazdı. Bırakalım da bazen olması gerekenler olduğu yerde kalsın.
Bari insanlığımız ölmesin.
İnsanlar ah bu insanlar... İnsana böyle yazdırırlar!