“Geleceği konuşamayan ulusların geleceğini, geleceği konuşan uluslar şekillendirebilir.’’ Millet olarak yarını, yarınlarımızı pek konuşamamışız veya konuşturmamışlar. Bunun elbette birçok nedenleri var. Ya bizi lafa tutup oyalayarak kendi yarınlarını yeniden inşa etme yolunu seçmişler. Yada kendimizi bulabildiğimiz dönemlerde de biz suni sorunlarla uğraştırırken ürettikleri teknolojiyi önümüze koyarak , ‘’ bak hazır var burada üretmenize ne gerek var’’ diyerek hep aklımızı çelmiş, vazgeçirmişler. Batının bilinçaltında Türkiye’yi aşağılamak, bunu yaparken terbiye dürtüsü ile parmak sallamak hep olmuş, olagelmiştir. Çünkü ‘’ oryantalizm ‘’ diğer adıyla şarkiyatçılık öngörüsü batının doğu toplumlarını ve kültürlerini nasıl gördüğünün projeksiyonudur. Batı sadece doğu toplumlarını ve kültürlerini üzerinde inceleme yapılan bir zemin olarak görür, yoksa kendileri ile denk ve adil paylaşımın bir parçası olarak değil. Bu gün coğrafyamızda oynanmaya çalışılan tiyatroda bize biçilen figüran rolünü kabul ettirebilme baskısının ana temasını, hep terbiye üzerine odaklamış batının bu isteklerine karşı bir karşı tepki vermemiz oluşturmaktadır. Gerek Türkiye’nin ve gerekse küllerinden yeniden doğduğu Osmanlı’nın yaşam serencamına baktığımızda üçyüz küsür yıl sonra 1699’da dağılmaya başlayan parça bu gün ana uzvuyla yeniden buluşmaya hazırlanıyor. Ana gövde Türkiye, parçalar ise Osmanlının 600 yıl adaletle hükmettiği Balkanlar, Afrika, Güneyimizdeki tüm Arap coğrafyası bu gövdenin parçaları olarak buluşmaya, yeniden bütünleşmeye gün sayıyor. Tüm bunlar, dedeleri Osmanlı’nın hoşgörüsünü yaşamış toplumların bu ülkeye yeniden ihtiyaç hissetmelerinden kaynaklanıyor. Bu gün Türkiye, tıpkı ataları gibi bu toplumları yeniden ihya ve inşa etmekle meşgul. Bu sadece yapılan yardımlarla, koruma altına almakla olmuyor. Bu toplumları bilinçlendirerek ufuk katarak misyon ve vizyonlarını önlerine koyarak oluyor. Gelinen noktada dünyanın tam orta yerine sıkışmış, merkezdeki Türkiye sessiz sedasız kendi dönüşümünü gerçekleştiriyor. Bunu bu mazlum coğrafyanın insanlarına emperyalistlerin ferasetsizliği altında inleyen toplumlarına abilik, yeri geldiğinde kardeşlik yaparak gerçekleştiriyor. Batı hep kaygan zeminden beslenen sülüktü zaten… Sanayi devrimiyle gerçekleştirdiği potansiyelini coğrafi keşiflerle zenginleştirerek doğuyu, uzak doğuyu, Afrika’yı hep sömürdü. Bellemek için ‘’ hep analarını’’ sordu, babaları hiçbir zaman umurlarında olmadı. Osmanlı ise bunu hiçbir zaman aklından dahi geçirmedi. Hoşgörü ve adaleti ajandasın ana başlığı yaptı. Zaten bunu yapmasaydı 600 yıl bu coğrafyalarda yaşama, hüküm sürebilme şansı olamazdı. Artık Türkiye devraldı Osmanlı’nın bu misyonunu… Ancak… Bunu devam ettirebilmek ancak ve ancak ekonomi ve savunma sanayinde üreterek daha fazla üreterek iktidar ve muktedir olabilmekten geçiyor. Yarınları konuşabilmek bunun için çok önemlidir. Yarını konuşurken yarından da ötesine neler yapılabilirliği konuşmak hatta büyük planlamaları artık tartışabilmemiz gerekiyor.   Okudukça yeni şeyler öğreniyor insan. Mesela, dışarıdan bakıldığında belli şeyler dışında hiçbir şey yapılmadığı sanılıyor. Oysa bizim göremediğimiz, aklımızdan dahi geçmeyen o kadar çok şeyler yapılıyor ki pek çok alanda…  Ancak yapılanlar ortaya çıktığında sanki hemen oldubitti zannediyoruz birçok şeyi… Oysa bu başarı çok zaman alan yıllarca hatta on yıllarca uğraşının ciddi bir çabanın neticesi olarak çıkıyor karşımıza. Bu gün terörle mücadelede kullandığımız silah ve mühimmatlar önemli savunma sanayi üretimleri hep bu planlamanın ve çabanın neticesi. Kısaca, başarıyı hep daha büyük başarıyı dünü inkar etmeden geleceğin ihtiyaçlarını belirleyip bu istikamette büyük adımlar atarak gerçekleştirebiliriz. Yarınların,  anasının ak sütü gibi bu milletin hakkı olduğunu düşünüyor ve inanıyorsak, bu devleti yüceltmek istiyorsak geleceği ancak bu şekilde biçimlendirebiliriz. Geleceğimizi şekillendirecek yapısal restorasyonları ancak bu şekilde biçimlendirebiliriz. Kendimizi geliştirip büyüttükçe birilerinin midesine oturacağız. Bu belki birilerine sancı yapacak ancak bunlar iyi şeylerin habercisi diyecek büyük ülke büyük ideal menzilinden ebet müddet dönmeyeceğiz.