Ülke olarak, Mart ayından bugüne İBB üzerinden Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk iddiasını konuşuyoruz.
AK Parti’nin Strateji Hatası…
Ülke olarak, Mart ayından bugüne İBB üzerinden Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk iddiasını konuşuyoruz.
Ana muhalefet CHP’nin, operasyondan aylar önce İstanbul kamuoyunda dillendirilen bu yolsuzluk iddiasını operasyonun yapıldığı 19 Mart’tan itibaren siyasi mecraya hapsetmeye çalışmış olmasıyla büyük ölçüde amacına ulaşmış görünüyor.
Açık ve gizli tanıklar, bu yolsuzluk ve irtikap iddiasından zarar gören müştekiler, bu yolsuzluk düzeneğin tam ortasında olup etkin pişmanlıktan faydalanmak isteyen İmamoğlu’nun en yakınındaki Ertan Yıldız ve Murat Abbas başta bir çok isim ve bürokrat savcılık makamına verdikleri ifadeler henüz kamuoyuyla paylaşılmamışken CHP genel başkanı Özgür Özel’in çıkıp daha baştan itibaren ‘’soruşturmanın içi boş’’ soruşturmanın asıl amacının ‘’Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu’nu yemek’’ olduğu iddiasını yolsuzluk davasının tamda göbeğine oturtması kamuoyunda önemli bir karşılık bulmuş görülüyor.
Özgür Özel, Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels’in propaganda ilkelerini iyi okumuş olmalı ki ‘’algıyı ne üzerine oturtacağını kime yönelteceğini’’ iyi planlamış görünüyor. Zira Goebbels’in propaganda ilkelerinde ‘’Doğrunun ya da yalanın önemi yoktur. Bir şeyi kitlelere somutlaştırarak ne büyüklükte ne kadar sıklıkla tekrarladığınızın önemi vardır.’’ der.
AK Parti yani iktidar cenahında ise ana muhalefetin davayı siyasi mecraya çekme çabasına karşılık bu mecrada siyaset yapmayacağını ifade etse bu alana girmemeye gayret gösterse de bunun doğru bir strateji olmadığını ifade etmem gerekiyor.
Zira siyaset yapıyorsanız eğer siyasetin gereklerini yerine getirmeniz, muhatabınız size karşı nasıl hangi argümanla mücadele ediyorsa ona göre strateji belirlemeniz gerekiyor. Yok ben bu işlere bulaşmam dava sonucunu hukuk sistemimiz belirlesin diyorsanız hukuk ve adalet sistemine güvensizliğin %80’ler de olduğu bir dönemde İmamoğlu gibi İstanbul’un içinden geçmiş bir siyasal figürün somut delillerle Türk yargısınca mahkum edilmiş olsa buna toplumu, kitleleri suçun somutluğundan yola çıkarak ikna edemezsiniz.
Olguları algılarla bütünleştirmediğiniz sürece olguların bir önemi yoktur.
Siyaset, kitleleri harekete geçirmek bu yolla iktidara sahip olmak için yapılır. Ve siyasetin sermayesi insandır. Ve siyaset, iletişim üzerine kuruludur.
İletişimden amaçlanan ise algıları kontrol edebilmektir. Yani siyasetin bir tanımı da algıları kontrol edebilme sanatıdır.
Dolayısıyla siyasette başarı, olgular üzerinden değil algılar üzerinden şekillenir. Olguları anlatıp insanları ikna edemezseniz, algıları kontrol edemezsiniz.
Çünkü siyaset aynı zamanda yukarıda ifade ettiğim üzere; ‘’algıları kontrol edebilme sanatıdır.’’
Eğer siyaset algılar üzerinden yürüyorsa ki yürüyor, o zaman toplumu ikna etmekte iletişim alanlarını kullanarak algıları kontrol edebilmekten geçiyor. Zira insanları ve toplumları algı kontrolü ile ikna ederseniz ancak siyasette mesafe alabilirsiniz.
Buradan şuraya gelmek istiyorum.
Özgür Özel’in ‘’ soruşturmanın içi boş, amaç İmamoğlu’nu yemek’’ algısıyla siyasi mecrada kitlelere dayatırken iktidar cenahının bunu sadece seyretmekle yetinmesi büyük bir zafiyet örneği olması açısından üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.
Belki bu dava süreci 4-5 yıl sürecek ve bu davaya yönelik iddianame belki de yaz sonrasında ortaya çıkacak ancak ister iddianamenin ortaya çıkması isterse yargının İmamoğlu’nu yolsuzluk suçundan mahkûm etmesi diplomasız İmamoğlu’nu belki cumhurbaşkanı adayı yapmayacak ancak onun yerine cumhurbaşkanı adayı olacak kişinin, cumhur ittifakının adayı Erdoğan’ı zorlayacağından kimsenin kuşkusu olmasın.
Algıları bir yöne çekip konsolide ederken aynı zamanda kontrol edebilmek zor bir iş olsa da belli bir süreçten sonra konsolide ve kontrol edilen algıları bu düzlemden çıkartıp kendine çekebilmek artık oldukça zor bir iştir.
Bizden söylemesi…